Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, Dünya Gıda Günü nedeniyle bir açıklama yaparak pestisitlerin doğa ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti:
#SıfırAçlık için zehirsiz sofralar! “Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler doğayı, gıda üretimimizi ve halk sağlığını tehdit ediyor. Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nda bulunan 90 kurum olarak, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde, zehirsiz, doğa dostu üretimi geliştirmek, desteklemek için herkesi harekete geçmeye çağırıyoruz. İlk adım olarak da Dünya Sağlık Örgütü tarafından en tehlikeli ve muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılan pestisitlerin Türkiye'de yasaklanması; doğa dostu üretim yöntemlerinin desteklenmesi ve geliştirilmesi için çağrıda bulunuyoruz.”
Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, 16 Ekim Dünya Gıda günü nedeniyle bir açıklama yaparak pestisitlerin doğa, gıda üretimi ve insan sağılığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Açıklamada doğa dostu gıda üretiminin önemi ve bu konuda çözüm önerileri gündeme getirildi. 16 Ekim 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanmakta. FAO bu yılki Dünya Gıda Günü temasını #sıfıraçlık (#ZeroHunger) sloganıyla “sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi herkes için ulaşılabilir kılma” olarak belirledi. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında finanse edilen ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) ortaklığında yürüttüğü “Zehirsiz Sofralar” projesi pestisitlerin olumsuz etkileri ve pestisitlere alternatif yöntemler hakkında üretici ve tüketicilerde farkındalık yaratmayı amaçlamakta. Türkiye'de pestisit kullanımını azaltmak için kurulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın Dünya Gıda Günü nedeniyle yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Pestisit kullanımını bir halk sağlığı problemi olarak görüyoruz. Pestisitler başta arılar ve kuşlar olmak üzere canlı türlerinde ciddi bir yıkıma yol açıyor, bir başka deyişle biyolojik çeşitliliğe büyük zarar veriyor. Bu sorunların çözümü için bir an evvel adım atılması gerektiğini savunuyoruz. Bu amaçla Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nda bulunan 90 kurum olarak, Dünya Sağlık Örgütü tarafından en tehlikeli ve muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılan pestisitlerin (difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, omethoate, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) Türkiye'de yasaklanması; doğa dostu üretim yöntemlerinin desteklenmesi ve geliştirilmesi için çağrıda bulunuyoruz.” Zehirsiz Sofralar’ın açıklamasında ayrıca, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nün, zehirsiz sofralar hedefi için bir başlangıç olması talep edilerek, “Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm karar verici devlet kurumlarını; sivil toplum kuruluşlarını ve inisiyatifleri, tüm çiftçilerimizi, tüm tüketicileri harekete geçmeye çağırıyoruz. Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın taleplerine el verin, sesimize ses, gücümüze güç katın; zehirsiz gıda için birlikte yola çıkalım” çağrısı dile getirildi. Tüm canlılar için zehirsiz sofralar! Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı tarafından yapılan açıklamada tarım alanlarına, orman veya bahçelere uygulanan pestisitlerin havaya, su ve toprağa, oradan da bu ortamlarda yaşayan diğer canlılara ulaştığına dikkat çekilerek bitkilere uygulanan pestisitlerin sadece yüzde 2’sinin uygulandığı alanda kaldığı vurgulandı: “Bazı pestisitler, türlerin doğrudan zehirlenmesine yol açıyor ve nadir bulunan türlerde ciddi kayıplara neden oluyor. Diğer pestisitler ise besin zincirinde yavaş yavaş birikerek yine pek çok türü etkiliyor ve ekosistemin dengesini bozuyor. Üstelik pestisit kullanımı, endüstriyel tarımdaki yoğun fosil yakıt kullanımı ile birlikte iklim krizini tetikliyor. Pestisit kullanımının tüm bu olumsuz sonuçları ve insan sağlığına olan etkileri göz önüne alındığında, başta insanlar olmak üzere, tüm canlıların yaşam hakkını tehdit ettiği görülüyor. Herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama; sağlıklı, zehirsiz gıdaya ulaşma hakkını korumak için başta karar vericiler, sivil toplum kuruluşları ve tüketiciler olarak her birimize önemli bir rol düşüyor.”